26 Ağustos 2016 Cuma

İLKLER UNUTULMAZ'MIŞŞŞ....

Herkese selam :)
21 Ağustos Pazar sabahı Antalya'da düzenlenen yüzme yarışında
ikinciliği elde ederek ilk kürsü deneyimimi edinmiş oldum. Yarış, açık denizde düzenlenen 2250  metrelik bir mesafeden oluşmaktaydı. Önceki gece takım arkadaşımızın bir düğününe davetli olduğumuzdan sabahın erken saatlerinde yarışa katılabilen 3 takım arkadaşıydık. Ben hangi takımda mıyım? Antalyaspor Triatlon Takımının lisanslı sporcusuyum efenim. 30 yaşımda lisanslı sporcuda oldum ya afferin bana yüs puan bana :) Tabi bir de 1000 metre kategorisi vardı ki ona katılım çok daha fazlaydı kısa mesafe olduğu için.. tabi bizim triatlon yarışlarımız genelde 1900 metre olduğu için hepimizin gönlü 1km yüzmekten yana olduysa da kaydımızı 2km için yaptırmıştık. Dürüst olmak gerekirse benim amacım tamamen antremandı. O gün için zaten hali hazırda 3km yüzme antremanım vardı, onu daha da eğlenceli hale getirmek istemiştim sadece. Çünkü katılımcıların çoğu yüzücüydü ve benim pek şansım yoktu onların yanında takdir edersiniz ki... Bu arada takım arkadaşım @soneroralkasım 'ın Eskişehir'den gelen eski milli yüzücü @eceabadan ile sohbet ederken ' yahu siz ayaklarınızı nasıl çırpıyorsunuz' diye birden içimden bir ses yükseldi. Soner futbol topuna şut çeker gibi çırpıyorum dedi. Ece ise bir balerin gibi ayaklarımı öne uzatıyorum sen de dene diye şakalaşıyoruz biz yarışa dakikalar kala..

Yarışa suyun içinde başladık. Tabi başlamadan önce yüksek nabızlı ben (genlerim sağolsun) kalp atışlarımı duyar oldum daha düdük çalmadan.. ve düdüğün çalmasıyla herkes pata küte birbirinin üstünden geçerken benim amcanın tekinden bir dirsek yememle beraber daha yüzmeye sıfır moralle başladım diyebiliriz. Benim morali sifir sifir sifir! Çünkü o an zaten derin bir sudayım, hızlı bir şekilde yüzmeye çalışıyorum, darbe yiyorum, nefesim kesiliyor, su yutuyorum , daha da panik oluyorum, daha fazla su yutmayayım bari diye daha çok efor sarfediyorum, sarfedilen efor daha da yoruyor, daha çok nefessiz kalıyorum derken bu kısır döngü böyle devam edebilir beyninizin içinde.. Tabi benim inatçı ve soğukkanlı bir yapıya sahip olmamdan dolayı, hemen bu durumu farkedip önce durdum. Tamamen durdum. derin ve uzuuuuuuuuun nefesler alıp vererek nabzımı normale getirdim.


Sora bana dirsek atan amcayı gözüme kestirdim. Baktım başkalarına da çarpa çarpa gidio yarmagül :) neyse amcadan intikam almak için başladım yüzmeye, ama çok kontrollü bir şekilde.. yaklaşık 500 metre sonra açıldığımı hissettiğimde tempomu arttırmayı denedim. Baktım nabzım, nefes alış-verişlerim normal dedim devam Selcan. Kanın yerde kalmayacak. Sana dirsek atana sen de tekme atıcaksın cano. Derken bi ara kayalıkların üstünde bembeyaz bir güvercin gördüm. Bunu neden söylüyorum ben hayatım boyunca bize ilahi bir güç tarafından gösterilen işaretler olduğuna inanmışımdır. Bu herkes için geçerli ancak okumasını bilmek gerekli o işaretleri. Mesela diyelim bir iş görüşmesine gidiceksiniz ve yolları çok kolay bulup o yere nasıl vardığınızı anlamıyorsanız bu benim için iyiye yorulması gereken bir işarettir. Demek ki o görüşme pozitif sonuçlanıcak bunun sinyali derim. Ya da bazen öyle bir olur ki yolu bulamazsınız, geç kalırsınız, bir sürü aksilikler üstüste gelir.  O zaman anlarım ki o yer benim için hayırlı olmayacak. Ve öyle de olur... Şimdi, güvercinimize geri dönersek şayet yüzerken gördüğüm, ya da gördüğümü zannettiğim beyaz güvercin benim için iyiye yormam gereken bir işaretti. Bunu o an hissettim ama aklıma hiç 2. olabileceğim gelmiyordu açıkçası. Bi tepik atma sevdasına hızlı yüzmeye çalışırken kürsü yapıcağı kimin aklına gelir ki hem :)
Sonuç olarak o amcayı bulamadım. Ama geçtiğime eminim. Hızlı yüzemediği için millete pata küte giriyordu zaten.. Ama o amcaya teşekkür ediyorum çünkü onun gazıyla yüzdüğümü inkar edemiyciiim.. Çıkarılan ders ne peki: kendini asla hafife alma, hedefine konsantre ol ve negatif olayları kendi lehine çevirmeyi bil. Sen olmasan ben de olmazdım be amca :)
Bu arada birinci tahmin ettiğiniz üzere milli yüzücümüz Ece oldu. Tebrikler Ece. Kürsülerimiz daim ola :)



takım arkadaşlarım Soner Oralkasım birinci,
Hüseyin Aydın Aktaş ise ikincilike koltukaltlarımızı kabartırlarken :)

21 Ağustos 2016 Pazar

HAYATIMIN EN ACILI ANTREMANI...

evet, gerçekten de öyle ama.. benim gibi 30 yaşınızda triatlon yapmaya kalkarsanız şayet kas ağrılarınız, bel ve boyun tutulmalarınız, adım atamıyacak hale gelmeniz kaçınılmaz oluyor haliyle..
  antrenörüm Nuri Acar'la dağdan inen suyu 
mataralarımıza doldurup tırmanışa devam :)
Triatlon kelimesini ilk duyduğumda eblek bakışlarıma engel olamadığım o hain kış akşamı geldi aklıma. Şimdi canım, triatlon dediğimiz bu spor yüzme, bisiklet ve koşunun birleştiği kuvvet ve dayanıklılığa bağlı bir spor dalıdır. yok yağmur yağıyor yüzemem, ay rüzgar var bisiklete binemem, vay efendim çamur burası ben koşamam demeden bir robot misali hunharca hedefinize itaat etmeyi gerektirir. Triatlon bireysel bir spordur o yüzden kendiniz de dahil bu sporu yapan herkes potansiyel rakibinizdir. Tabi bu işin içine girdikçe yeni yeni insanlarla tanışıp güzel arkadaşlıklarda kurulmuyor mu? Kurulmuyor :) sonuçta rakipten arkadaş olmaz benim lügatımda..